31 Mart 2007 Cumartesi

yasemin kokuları içinde film izlemek

Sıcak yaz akşamlarının büyük zevklerinden biri de ailecek toparlanıp güzel bir yürüyüşle kapağı bir yazlık sinemaya atmak... Küçük kentler dışında bugün kimse bunun nasıl bir keyif olduğunu tahayyül edemez. 70'lerin başında Hasanpaşa'nın etrafında benim bildiğim dört yazlık sinema vardı. Bugünkü Kadıköy Belediyesi'nin yerinde Uğur Sineması, Acıbadem Dörtyol'da Saray, Acıbadem Batarya'ya doğru Cengiz, bugün Fikirtepe olarak bilinen bölgeye girerken Murat. Ben Murat'a hiç gitmedim ama Türk sinemasının bütün iyi aktör ve aktrislerini Uğur Sineması'nda izleme fırsatım oldu. Beyaz leblebili, gazozlu ve tahta sandalye sıralı bu yazlık sinemalardaki film gösterimleri, tüm semt halkının birbirini gördüğü, komşuların buluştuğu geniş aile matineleri şeklinde yaşanan sosyal bir olaydı.

Uğur Sineması'nın önünde dev bir taş lahit vardı, Belediye inşaatıyla birlikte bu lahit de ortadan kayboldu. Buzlar Çözülürken, Umut, Yılanların Öcü, Kınalı Yapıncak Türk sinemasının belli başlı tüm başyapıtlarını bu sinemalarda izledim. Saray sinemasının yan tarafındaki evde ahbaplarımız otururdu. Sinema duvarı boyunca sarılı hanımelilerin kokusu buraya yumuşak bir hava verirdi. Cengiz de avantür tabir edilen yabancı filmleri getirirdi. Burada da Burt Lancaster'lı Dr. Moro'nun Adası, Maymunlar Cehennemi vb. gibi bilumum vizyon filmlerini izlediğimizi anımsıyorum.

Bu arada Yeldeğirmeni'nde sanırım adı Özen olan ve tren yolunun yanında olduğu için tam film izlerken gürültüsü nedeniyle trenin içerden geçtiğine bahse girebileceğimiz bir sinema vardı. Yıllar sonra bu sinema bir marangozhaneye dönüştü ama Umut filmini bu sinemada izlediğimi gayet iyi anımsıyorum. Yaşım henüz beş ya da altıydı. Amcam ve babamla birlikte izlemiş, çocuk aklımla bile çok etkilenmiştim.

Bu arada amcamın da bana sürekli Aslan Cinotri deyip enseme çakmasına akıl sır erdiremezdim. Yıllar sonra öğrendim ki, Amerikan sinemasında Gene Autrey diye bir şarkıcı aktör var, meğer, bizimkiler de onun filmlerinin hastasıymış.

Hasanpaşa'dan Acıbadem'deki yazlık sinemalara doğru gerçekleşen komşulu-sohbetli-çekirdekli bu akşam yürüyüşleri o zamanın hanımeli, yasemin kokulu ve gecesefalı sokakların sakinliğinde herkes için bir eğlence kaynağıydı. O günlerde bu türden basit keyiflerimizin bile ortadan yitip gideceğine inanmak çok zordu. Ama insanları birbirine düşman etmeyi amaçlayan sinsi bir planın, bu küçük mutlulukları bile bizlere fazla göreceğini bilemezdik.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Ya Kızıltoprak'daki üstü açık? Tahta sandalyeleri yanyana dizili duran, camiye komşu hani... Daha eski zamanlarda, benim henüz Karaköy Sarıyer börekçisinin kuş üzümlü böreklerine takılışımdan da önce İzmit'teki yazlık bahçe sinemalarında Battal Gazi'ler filan izlemiştim bir de ben. Sepya rengine bayılarak. Yazlık sinemalarda konserler de olurdu. Şükran Ay abla gelirdi örneğin. Elvan gazozu benim en sevdiğimdi. En büyük çınara afişi asılırdı konserlerin. Tabii filmlerin de.
Sinsi plan işleyip DVD devrine geçmeden önce elbet... Artık herkesin ortak sinema anısı değil kendi film kopyası var ne yazık.

seandriver dedi ki...

sevgili nicomedian,

hepimizin ortak anıları o kadar çok ki ama bunlari konuşmazsak, paylaşmazsak unutulup gidecek gibi geliyor bana. doğrusu bu genel bellek yitimi beni çok korkutuyor...
Bu arada sizin Türkçe konusundaki cabanizi da yurekten kutluyorum, destekliyorum. Bu konuda toplumsal bir duyarlılık yaratabilirsek hareket kartopu gibi kendiliğinden büyür. Herkes konuştuğu dil üzerinde düşünmeye başlarsa bir şeyler de değişmeye başlamış demektir. Başarılarınızın devamını dilerim.
İlgilenenler için Türkçe sayfanızın linkini aşağıda veriyorum. Hoş sayfamızın yanında var ama siz yorum yazarken kendi linkinizi vermemişsiniz.
http://nicomedian.wordpress.com/2007/04/02/turkcenin-yaralari/

nicomedian dedi ki...

Ne yazık ki blogger linkimi vermemi engelledi:( Lakin bir yolunu buldum galiba bu kez:)